Kafamız sürekli meşgul, hayatın bize getirdiği ve bizim bu akış
içinde sürüklenmemiz nedeniyle hep bir şeyleri çözmeye, yoluna koymaya
çalışıyoruz. Bazen dertlerle boğuşup bazen de geleceğe dair planlar ve
adımlar atarken sürekli hareket halindeyiz. Beynimiz kafamızdaki şeyleri
çözme peşinde çalışıp duruyor. Hiç durmuyoruz kalbimiz atıyor
ayaklarımız ellerimiz gözlerimiz hep bir şeyler yapma peşinde. Zamanın
içinde, hayat akışı içinde sürekli hareket ediyoruz. Zaman geçiyor ve
biz ona yetişmeye çalışıyoruz, bazen bizim hızımıza göre zaman daha
hızlı gidiyor, bazen de biz zamandan hızlı hareket ediyoruz bir şeylerin
olmasını ve olgunlaşmasını beklemeden. Hiç durmuyoruz sürekli hareket
eden arabalar ya da trenler gibiyiz. İstasyonları es geçip önümüzde
hızla akan hayatın manzarasına bakıyoruz. Çoğu zaman görmeden bakıyoruz
sadece. Görmek istesek de istemesek de hayat treni akıp gidiyor engebeli
yollarda, bazen düz yollarda, mevsimler gelip geçiyor gece ve gündüz
oluyor. Kafamızda sürekli değişen şeyler, düşünceler, resimler, olaylar.
Çünkü hayat öyle sürekli akıyor durmamıza fırsat vermiyor.
Peki
durmak gerekli mi hep hareket halinde olmak insanı sıkmaz mı? Gerçekten
anların birikimi olan zamandan o anları çekip alabilir miyiz? O anın
içinde durup neredeyim ben şu an nereye geldik diye kendimize etrafımıza
bakınmamız gerekmez mi? Nerede olduğumuzu tartmamız, anlamamız hatta
hissetmemiz için en azından durup etrafımıza bakıp nerede olduğumuzu
düşünmemiz gerekmiyor mu bu sürekli akan trafik içinde. İnsan zamanın
akışı içinde bazen kayboluyor bu nedenle kim olduğumuzu nereden nereye
gitmekte olduğumuzu bile unutuyoruz. Benliğimiz, hislerimiz, ne isteyip
ne istemediğimizi bile unutuyoruz farkında olmadan. Hayat bize durmamayı
öğretti çünkü durursak düşeriz diye öğretildi. Diğer insanlar koşuyor
sen de koşmalısın yoksa geride kalırsın diye öğütleniyor. Sürekli durup
bir yere çakılmaktan bahsetmiyorum. İnsan durmamalı hep yenilenmeli,
gelişmeli, iyiye ve doğruya bazen yürümeli bazen koşmalıyız. Ancak
durmayı unutmuyor muyuz? Durup güzel bir manzarayı seyretmeyi, o anın
içinde varlığımızı hissetmeyi, kim olduğumuzu neler hissettiğimizi
kendimize bakıp incelememiz gerekmiyor mu? O anın içindeki anlamı
hissetmek varlığımızla bütünleşmenin bize bir faydası olmaz mı? Çok
bilgim olmamakla birlikte doğu inançlarında meditasyon bu amaçla
yapılıyor sanırım.
Durmak
güzel bir şey, durup güzelliği hissetmek, basit sandığımız çayırdaki
sıradan otun bile ne kadar çok güzelliğinin olduğunu görebilmek. Sadece
güzellikleri görmek ve hissetmek adına da değil içimizdeki karanlığa da
durup bakabilmeliyiz. Hatalarımızla da yüzleşmeliyiz. İçimizde bir
huzursuzluk varsa bunun üzerine de korkusuzca gidip nedenlerini
düşünmeliyiz. İç huzur ancak içimizde bize huzursuzluk yaratan
nedenlerin köküne inip nedenini arayıp bulmaktan geçiyor. Kök nedenleri
bulup onlarla yüzleşip barışmadan bazen de kabul etmeden iyi olamıyoruz.
İnsanın varlığının içinde hep huzursuzluk ve belirsizlik olacak
muhakkak. Sıfır sorunlu bir durum söz konusu değil. Hep bilmediğimiz,
çözemediğimiz şeyler olacak. Ancak mümkün mertebe bize rahatsızlık veren
şeyler üzerine yoğunlaşıp onları çözerek daha iyi olabiliriz.
Birbirimize deriz ya "iyi ol, kendine iyi bak" diye. Hiç bir zaman tam
olarak iyi olamayız ancak iyi bakabiliriz kendimize, ya da buna uğraş
verebiliriz. Uğrunda güzel şeyler olacaksa insan uğraşmalı mücadele
edebilmeli. Unutmak ve görmezden gelmek de kısmi çözüm olabilir ancak
bilinçaltımızda tehlikeli bir şekilde büyümeye devam ederse korkularımız
ve huzursuzluklarımız daha sonradan başımıza bela olabilir. Yine de
yüzleşmeliyiz tüm korkularımızla. Durmaktan nerelere gelmişim. Bu konu
hakkında yazınca aklıma Bulutsuzluk Özlemi'nin Tepedeki Çimenlik şarkısı
geldi. Şarkı sözleri aşağıda. Son olarak da videosunu ekliyorum.
Tepedeki Çimenlik
Tepedeki çimenlikte
Yalınayak dolaşarak,
Yemyeşille masmavinin
Ortasında uzanarak,
Hayaller kurarak,
Rüzgara savurarak,
Vazgeçmek birdenbire,
Herşeyden vazgeçmek...
Yalınayak dolaşarak,
Yemyeşille masmavinin
Ortasında uzanarak,
Hayaller kurarak,
Rüzgara savurarak,
Vazgeçmek birdenbire,
Herşeyden vazgeçmek...
Tepedeki çimenlikten
Seyreylemek şu alemi,
Küçülmüş ufacık olmuş
İnsanların alemi.
Bir buluta tutunup
Bir kuşun kanadına takılmak,
Vazgeçmek birdenbire,
Herşeyden vazgeçmek.
Sadece gökyüzüSeyreylemek şu alemi,
Küçülmüş ufacık olmuş
İnsanların alemi.
Bir buluta tutunup
Bir kuşun kanadına takılmak,
Vazgeçmek birdenbire,
Herşeyden vazgeçmek.
Sadece deniz
Sadece sen ve ben
Sadece sevgi
Hepsi bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder