Saatleri ayarlama enstitüsü romanının son kısımlarında yazıyordu;
Bilmenin
sınırı yok, bileceğim diye yaşamayı kaçırabilirsiniz, ama yaşamak başka
onu hayatın içinde tecrübe ederek görebilirsin anlamına gelen şeyler
söylüyordu.
Yani bir şeyi denemek için yeterli bilgim yok diye çekincede kalıp yapmamaktan bahsediyor.
Bunu
beklersek yaşamın içinde olan eylemler de ertelenebilir. Yaşam
tutkusunu bir şeyler yapma isteğini bilmek adına köreltiyor muyuz acaba?
Yani bilmenin öğrenmenin sonu yok. O yüzden mi biz bilgiciler ve
doğrucular sürekli bir şeyler öğreneyim derken yaşamın kendisini
kaçırıyoruz. Eyleme geçmekten yaratıcılığımıza dair bir şeyler yapmaktan
korkuyor ve çekiniyoruz.
Bilgi bilmek iyidir
muhakkak bize her zaman faydası olacaktır ancak her şeyi bileceğim ve
yanlış olanı yapmamak adına daha da bileyim derken nasıl yaşamın içinde
kalacağız.
Antik yunan filozoflarının bir
hikayesinde geçiyordu. Bir filozof kuyuya düşüyor diğeri de yardım
istiyor, ve yardım istenen kişi kuyuya düşen filozofa yardım etmiyor
çünkü onun kuyudan çıkarmanın iyi bir şey mi kötü bir şey mi olduğundan
emin olamıyor.
Doğru nedir diye bilgi peşinde koşarken yanlış yapmamak için kendimizi parçalarken, hayatı kaçırıyor muyuz?
Yine aynı kitabın devamında yanlışın da hayatın içinde şeyler olduğunu söylüyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder